Corona Virüs illeti başımıza bela olduğundan bu yana, hayatlarımız neredeyse durma noktasına geldi! Düne kadar hayatın rutini olarak gördüğümüz ve yaparken fark etmediğimiz bir çok şeyin, aslında ne kadar lüks olduğunu anladık. Sevdiğine sarılmanın, bir dostun elini sıkmanın ne kadar anlamlı olduğunu, şu 15-20 gün içerisinde, yaşarak öğrendik! Aynı masanın etrafında oturup, dostlarla bir şeyler yemek içmek, meğer ne kadar özelmiş. Hele istediğin zaman berbere ya da kuaföre gitmek, nasıl bir ayrıcalıkmış! Değil mi? Mesela paraya dokunamıyorsun! Düşünsene, paraya. Hani o uğrunda ömür harcadığımız para, şu an virüsün en aktif bulaşma yollarından birisi.
Lanet virüs sebebiyle yaşadıklarımıza bakıp, hayatı sorguluyoruz hepimiz. Alışveriş yaparken poşete dokunmaya korkmadığımız günleri hatırlıyor musunuz? Şimdi kazayla dokunduğumuz bir yerden sonra elimize dezenfektan ürünler sıkmadan, kolonya dökmeden ya da yıkamadan rahat edemiyoruz. Kıymetlilerimiz olan annelerimiz, babalarımız, ninelerimiz ve dedelerimizi kucaklayamıyor, ellerinden öpemiyoruz! Çocuklarımızı, yeğenlerimizi sevemiyoruz! Toplu taşıma araçlarında, marketlerde birbirimize vebalı olarak bakmaya başladık! Hele de birisi öksürürse, ondan uzaklaşmamız saniyeler sürmüyor.
Bugünlerde, bizi mutlu eden onlarca şeyden vazgeçmek zorunda kaldık! Şimdi bunları okurken, kendi hayatınızda vazgeçtiğiniz ne varsa geldi aklınıza! Bütün bunların sebebi ise, gözle görülemeyecek kadar küçük, hayattan kopartacak kadar büyük bir virüs. Bizden binlerce kilometre uzakta, buldukları her **** yemeyi meziyet sana bir ırkın, dünyaya yaydığı bir virüs!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son açıklamasında Samsun’un vaka sayısı açısından ilk 10 kent içerisinde olduğunu söyledi. Yine son verilere göre, şehrimizde 112 kişiye bu virüsün bulaştığını üzülerek öğrendik. Samsun’da kaç kişi corona virüse yakalandı? Samsun’da virüs nedeniyle kaç kişi öldü? Samsun’da sokağa çıkma yasağı olacak mı? sorularıyla geçen bugünlerde, henüz virüsü taşıdığından haberi olmayan insanların sayısının da bir hayli fazla olduğu tahmin ediliyor! Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin yüzde 80’e yakını 60 yaş üstü kişiler! Yoğun bakımda hayat mücadelesi verenlerin de yüzde 75’lik kısmı yine 60 yaş üstü! Virüs yaşlıları ve kronik rahatsızlığı bulunanları seviyor. Bu durum bu kadar açık ve net iken, sokaklarda gezen 60 yaş üstü vatandaşlarımızın cesaretine hayran kalmamak elde değil!
Virüsün Türkiye’de ilk görüldüğü günden itibaren, ‘Bana bir şey olmaz’ diyen sorumsuzların dışında, herkes ciddi bir savunma psikolojisi içerisine girdi. Bir taraftan hayatlarımızdan fedakarlık yaparak, bir taraftan da hem kendimizi hem de sevdiklerimizi korumaya çalışarak günlerimizi geçiriyoruz! “Bana bir şey olmaz” diyenlere bir şey olacak! Biz bu savaşı, “Bana bir şey olursa, aileme de olur” diyenler olarak kazanacağız. O özlediğimiz her şeye, ancak bu savaşı kazanarak ulaşacağız. Ölüm sayısının her geçen gün arttığı, vaka sayısının katlanarak yükseldiği bu süreç, her zamankinden daha çok korunma süreci. Evde Kal çağrıları yurdun dört bir yanında karşılık buluyor. Ama halen daha ısrarla sokakta kalmaya devam eden de ciddi bir nüfus var! Ekmek parası için evlerinden çıkanlara, kader ortakları olan bir kardeşleri olarak sözüm yok. Ama o gezmeye tozmaya çıkanlar var ya, işte onlar virüsün en büyük destekleyicisi gibi nasıl dolanıyorlar sokaklarda? Hayret!
Şimdi her zamankinden daha büyük bir risk ile karşı karşıyayız! Kim ne derse desin, bu işin sonu mutlaka sokağa çıkma yasağına dayanacak. Zira rakamlar ilk günlerde üçer beşer artarken, şimdi yüzlerle ifade edilmeye başlandı. Resmi makamlardan gelecek uyarıların daha çok dikkate alınması gerekiyor! Kirli bilgileri yayarak, insanları ruh hastası haline getirmeye çalışanlar, kesinlikle duymazdan gelinmeli ancak asla rehavete kapılmadan da korunmaya devam edilmeli!
Evden çıkmamaya özen göstermeliyiz! Çıkacaksak da sosyal mesafe kuralına mutlaka dikkat etmeliyiz. Hijyen kurallarından asla vazgeçmemeliyiz! Ellerimizi yıkamaktan üşenmemeliyiz! Bir süre daha sabretmek zorunda olduğumuz bugünlerde, kişisel korunma şartlarımızı da, ailelerimizin korunma şartlarını da en üst seviyeye çıkarmalıyız.
Hiç farkında olmadan bize bulaşacak bir virüsün, sadece kendimize zararı olmayacağını çok iyi anlamış olmamız gerekiyor. Bizim yüzümüzden virüsün mağdur edebileceği insanların başında, ailelerimizin geldiğini asla unutmayalım! Lütfen kurallara uyalım. Ülkemizi, şehrimizi, ailemizi, sevdiklerimizi bu virüsten koruyalım! Virüs sanki bizdeymiş gibi düşünmek, bu anlamda bize yardımcı olacaktır. Düşün ki virüs sende ve dokunduğun her sevdiğin, senin yüzünden ölümle yüzleşecek! Bu düşünce ile hareket etmek gerekiyor! Bu korkuyla hareket edersek, daha çok dikkat edeceğimizden eminim!
Uzun lafın kısası;
Düne kadar çok basit olarak gördüğümüz, kıymetini bilmediğimiz ne varsa, aslında ne kadar özel ve önemliymiş! Onu yaşayarak öğrendik. Şimdi daha çok yaşayabilmek ve sevdiklerimizi bu virüsten korumak için mücadele zamanı. “Bana bir şey olmaz” diyenlere hep “bir şey” olur kuralını unutmadan, uyarıları kulak arkası etmeden yaşayacağız. Bu illet virüsü hep birlikte yeneceğiz.