Samsun’un Tarihi Seyyah Gözüyle Portresi
17. yüzyılda Osmanlı coğrafyasını karış karış gezerek Seyahatname adlı eşsiz eseri kaleme alan Evliya Çelebi, 1645 yılında Samsun’a da uğradı. Gördüklerini, yaşam biçiminden ticarete, mimariden doğal güzelliklere kadar birçok yönüyle kayda geçiren Çelebi, şehrin o dönemki ruhunu bizlere taşıyor.
Evliya Çelebi’nin anlatımlarına göre Samsun halkı, o yıllarda ağırlıklı olarak gemicilik ve kendircilikle uğraşıyordu. Şehrin taştan yapılmış ve sağlam bir deniz kalesine sahip olduğunu belirten Çelebi, Samsun’un lezzetli suyundan, kiremitli evlerinden ve bağ-bahçe içindeki yaşamından da söz ediyor.
İstanbul’a Fıçı Fıçı Turşu Gönderiliyordu
Çelebi’nin dikkat çektiği bir diğer detay ise Samsun’un yöresel ürünleri. Özellikle yaban üzümü ve nar rengi armut turşusu, fıçılarla İstanbul’a kadar gönderiliyordu. Bölgenin ekonomik faaliyetlerini anlatırken, “Gemi palamarları için imal edilen kendir ipi tüm dünyaya yetecek kadar çok” ifadesiyle Samsun’daki üretim gücünü vurguladı.
Ayrıca, Samsun’un demir atılabilir iskeleye sahip olduğunu belirten Çelebi, bu sayede deniz ticaretinin geliştiğini ifade etti.
Kâtip Çelebi de Samsun’u Yazdı
Tarihin bir başka önemli ismi olan Kâtip Çelebi de Samsun’a dair bilgiler vermiştir. Onun kayıtlarına göre Samsun, “Karadeniz kıyısında, Kefe’nin tam karşısında yer alan ünlü bir kasabadır.” Amasya suyunun (Yeşilırmak) doğudan geçerek denize döküldüğünü, şehrin bir dağ silsilesi ile yarım çember şeklinde çevrili alçak bir düzlük üzerine kurulu olduğunu belirtmektedir.
Kâtip Çelebi, şehir merkezinde yer alan kale, camiler, hamamlar ve çarşılar ile mahallelerin bir araya gelmiş ev öbeklerinden oluştuğunu aktarır. Bu anlatımlar, Samsun’un sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal dokusunun da güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Samsun’un Kimliği Yüzyıllar Önce de Belirgindi
Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi gibi isimlerin eserlerinde yer alan Samsun anlatıları, kentin tarihi kimliğini, üretim yapısını ve coğrafi önemini ortaya koyuyor. Bu bilgiler ışığında Samsun’un sadece bugünün değil, geçmişin de Karadeniz’deki kilit şehirlerinden biri olduğu bir kez daha anlaşılmış oluyor.