Çarşamba mıdır, sana zor gelen?

TAKİP ET

Bugün, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ali Fuat Başgil Hukuk Fakültesi'ne gittim. Tesadüf o dur ki kampüste konferans vardı. Konuşmacı olarak TRT'nin efsane spor spikerlerinden Erdoğan Arıkan gelmişti.

Arıkan, hayatından kesitleri ve tecrübelerini öğrencilere aktardı.

Arıkan anlattı, öğrenciler alkışladı.

Hayata dair açıklamalar yaptı Arıkan.

Başına gelen güzel anıları, öğrencilere anlattı.

Herkes pür dikkat dinledi.

Konferansın bitimine doğru bir öğrenci söz istedi.

Mikrofon, genç öğrenciye uzatıldı.

Öğrenci mikrofonu eline alıp ‘Hukuk Fakültesi Çarşamba’da. Biz bu fakültenin ana kampüse yani Atakum’a taşınmasını istiyoruz. Çarşamba, Samsun merkezine çok uzak. 25 dakikada Samsun’a gidebiliyoruz. Burada okumak istemiyoruz’ dedi.

Salon buz kesti.

Erdoğan Arıkan, bu öğrencinin sorusuna cevap verdi.

‘Madem istemiyorsun, Çarşamba’da okumayı neden burayı tercih ettin.’ Dedi.

İçimden geçeni okudu Arıkan, ama eksik söyledi.

Madem Çarşamba’da okumak istemiyorsun neden tercih yaptın?

Seni biri mi zorladı mı?

Burada oku, yoksa sana okul falan yok mu dedi?

Ankara’yı seçseydin, İstanbul’u seçseydin?

Neden geldin Samsun’a?

Derdin okumak olsa, Çarşamba’yı bahane etmez, asılırdın dersine.

Atakum’a gitmenin amacı ne?

Eğlence, özgürlük, alkol, gece hayatı…

Amacın bunlar mı?

Bu şehrin insanları Çarşamba’ya fakülte açabilmek için, canla başla çalışıyor, ilçemize okul gelsin, kültür seviyesi artsın, ilçemiz gelişsin diye düşünüp fakülteyi ilçelerine getirmek için yıllarca gayret gösteriyor.

Bir iki tane akıl baliğ olmayan öğrenci ‘ Bu fakülteyi burada istemiyoruz’ diyor.

Bak, sana bir anımı anlatayım.

Geçen sene ‘Okan abi ne olur gel, şu çektiğimiz rezilliği gör’ diye bir çok öğrenci aradı beni.

Çok ısrar ettiler.

Israrlarına dayanamayıp gittim.

Samsun’da tramvaya bindim, OMÜ tramvay durağında, yani son durakta indim.

Buradan ring otobüsleri ile (midibüs) OMÜ’nün ana kampüsü içine gidecek araçları bekledim.

Yaklaşık bir saat bekledim.

Her gelen ring otobüsü tıklım tıklım geri gitti kampüse.

İçine binilecek gibi değil, ama dışarısı da buz gibi soğuk.

Üşüdüm.

Neyse, geçen bir saatin ardından sonunda kendimi bir ring otobüsüne attım.

Dışarıda üşümüştüm ama otobüste de kendimi konserveye girmiş balık gibi hissettim.

Ayaktayım ama ne elimi ne de ayağımı oynatacak yer yok.

Elimi ufaktan oynatsam bir başkasına çarpıyor.

Anlayacağınız o ki, otobüste oksijene bile yer yok.

Karbondioksit alıp karbondioksit veriyorduk nefesimizle.

Abi dedi, ‘Beni şimdi anladın mı? Sen bunu bir gün yaşadın, bir gün bu çileyi çektin. Biz bunu her gün yaşıyoruz!’

Anladım evlat anladım.

Zoru bilmeyen, rahatlığı bulamaz.

Şimdi o çocuk, öğretmen oldu, yaşadığı zorlukları, küçük öğrencilerine anlatacak.

Okuyun diyecek.

Ben bunları yaşadım, bu zorlukları çektim ama sonunda hedefimede ulaştım diyecek.

Peki, Ali Fuat Başgil Hukuk Fakültesi’nin, Çarşamba’da olduğu için yakınan, şikayet eden o öğrenci ne olacak?

    Avukat mı olacak?

    Savcı mı olacak?

    Hakim mi olacak?

    Bence hiçbiri!

 

Biraz uzun oldu biliyorum sıktım sizi, ama o öğrenci de beni sıktı.
Okan Çakır/GerçekTaraf.com